Besteciler.org 2006-2016
Anasayfa arrow Besteciler arrow Ahmet Kaya 1  
Perşembe, 28 Mart 2024
Anasayfa
AdanZye
Besteciler
Söz Yazarları
Amatör Söz Yazarları
Bestelenmiş Sözler
Video Paylaşım
Şairler & Şiirleri
Yılmaz Tatlıses
Erdal Erdoğan
Site İçi Arama
Super.Besteciler.org
Besteciler 2017
besteciler6

bestecilerlogo01.jpg

Ahmet Kaya 1 PDF Yazdır E-posta
Yazar Administrator   
Cumartesi, 23 Haziran 2007

Sample Image

Ağladikça / Video Klip

Ayrılığın Hediyesi / Video Klip

Ben Beni / Video Klip

Birazda Sen Agla / Video Klip

Hani Benim Gencligim / Video Klip

Giderim / Video Klip

Korkarım / Video Klip

 

ACI NİNNİ                                       


Söz : Attila İlhan                              

Müzik : Ahmet Kaya

                  

Uyusun ay büyüsün
Camlar buğulanmasın                       

Sen uyu uyusun
Bulutlar uyanmasın                           

Işıklar uyanmasın
Camlar buğulanmasın                       


Sen uyu uyanmasın                         

İstanbul uyusun
Karagümrük uyusun
Fatih uyusun
Atatürk bulvarında rüyalar büyüsün

Sen uyu uyusun
İstanbul uyanmasın
Gemiler uyanmasın camlar buğulanmasın
Cibali uyanmasın kalbim buğulanmasın


ACILARA TUTUNMAK

Söz : Hasan Hüseyin Korkmazgil
Müzik : Ahmet Kaya
 
Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde,
Elleri çığlık çığlık yan yana iki dünya.
İkimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik,
Buluşmuştuk bir kavşakta,
Unutmuştuk ayrılığı, yok saymıştık özlemeyi
Şarkımıza dalmıştık.
Mutluluk, mavi çocuk oynardı bahçemizde.”

Acı çekmek özgürlükse,
Özgürüz ikimizde
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya

O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere.

Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı.

Yalanmış, hepsi yalan
Yalanmış, hepsi yalan
Sevmek diye bir şey varmış
Sevmek diye bir şey yokmuş.

Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konuklukta
Deprem kargaşasında.

Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimizde.

Acılardan arta kalan
İşte şu bakışlarmış
Buğu diye gözlerimde
Gün batımı bulutlarmış.

Yalanmış, hepsi yalan
Yalanmış, hepsi yalan
Savrulup gitmek varmış
Ayrı yörüngelerde.


ADI BAHTİYAR


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Geçiyor önümden sirenler içinde
Ah eller üstünde, çiçekler içinde
Dudağında yarım bir sevdanın hüznü
Aslan gibi göğsü, türküler içinde

Rastlardım avluda hep volta atarken
Cigara içerken yahut coplanırken
Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeği sularken

Diyarbakırlıymış, adı Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar
Yaraladığım yerde kalan sazı kadar.

Beni tez saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki Yozgat' ta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler.

Gazete de çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
Birileri ona, ölmedin, diyordu
Ölüm yanında hüzünle gülüyordu.

Diyarbakırlıymış, adı Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar
Yaraladığım yerde kalan sazı kadar.


ADI YILMAZ


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Dalyan gibi bir çocuktu
Benim gözümde küçüktü
Küstü de dağlara çıktı
İner mi inmez mi bilmem

Şimdi dağların tozudur
Belki isyanın sazıdır
Halen kalbimde sızıdır
Diner mi dinmez mi bilmem

Adı Yılmaz kendi Yılmaz
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
Döner mi dönmez mi bilmem

Mavi gözleri boncuktur
Ölüm korkusu şuncuktur
Azrail atı kancıktır
Biner mi binmez mi bilmem

Parkasına kar yağmıştır
Bir kenarda ağlamıştır
Belki elleri yanmıştır
Söner mi sönmez mi bilmem

Adı Yılmaz kendi Yılmaz
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
Döner mi dönmez mi bilmem


Ağlama Bebeğim


Söz : Ahmet Kaya
Müzik : Ahmet Kaya


Ağlama bebek, ağlama sende
Umut sende yarın sende.
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye,
Bu suskunluk, bu durgunluk, sıkıntın/kırgınlık niye.

Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Paylaşılmaya hazır
Bir hayat var.

Ağlama bebeğim ağlama sende
Acı sende hasret sende.
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye,
Bu küskünlük, bu dargınlık, sıkıntın/kızgınlık niye.


AH!..


Söz : Attila İlhan
Müzik : Ahmet Kaya


Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
Bulutlu siyah ah bulutları eflatun
O boy aynasından çıktı Fransızın malı
Vişne asidi vardı tadında rujunun
Ah sinema yıldızı filan olmalı
Ağızlığı kristal son derece uzun.

Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
Kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam
Çok vapurun battığı bir liman orospusu
Bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam
Ay ışığında deniz akordiyon solosu
Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam.

Bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
Saçlarından incecik su tozu dökülüyor
Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
Karartma başlamış ışıklar örtülüyor

Tavana asılmış sosyalist saçlarından
Ah sabah sabah omuzları kan içinde
İşkence sonrası genç bir kadın militan
Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
Adı bile çıkmamış dudaklarından
Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde


AMENNA
 
Söz : Hasan Hüseyin Korkmazgil
Müzik : Ahmet Kaya
 
Yaşayanlar bir gün ölür,
Bir gün ölür elbette.
Ağaçlarla balıklarla,
Kuşlarla ben amenna.

Ağlayanlar bir gün güler,
Bir gün güler elbette.
Uyanmakla anlamakla,
Bilmekle ben amenna.

Kısa çöp uzun çöpten
Hakkını alır elbette.
Direnmekle kurtulmakla
Barışla ben amenna.


An Gelir

Söz : Attila İlhan
Müzik : Ahmet Kaya

An gelir
Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski, o eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet.
Şarkılar susar heves kalmaz
Şataraban ölür.

Şarabın gazabından kork
Çünkü fena kırmızıdır
Kan tutar / tutan ölür
Sokaklar kuşatılmış
Karakollar taranır
Yağmurda bir militan ölür.

"An gelir
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan.
Sehpada pir sultan ölür
Son umut kırılmıştır
Kaf dağı' nın ardındaki
Ne selam artık ne sabah
Kimseler bilmez nerdeler
Namlı masal sevdalıları
Evvel zaman içinde
Kalbur saman ölür
Kubbelerde uğuldar Baki
Çeşmelerden akar Sinan
An gelir
La ilahe illallah-
Kanuni Süleyman Ölür.
Görünmez bir mezarlıktır zaman
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek

Kim duysa / korkudan ölür
Tahrip gücü yüksek-
Saatli bir bombadır patlar
An gelir
Attila ilhan ölür.


AYNI DALDAYDIK


Söz : Nazım Hikmet
Müzik : Ahmet Kaya


Saat 21’i vuranda
Burada kan panalar çalardı
Burada…
Burada hasret ve dert
Sen nerdeydin?

Bugün…
Bugün görüş günümüz
Herkes geldi, sen nerdeydin?

Aynı daldaydık
Aynı daldaydık
Aynı daldan düştük ayrıldık
Aramızda yüzyıllık zaman
Yol yüzyıllık.

Tam yüzyıl..
Tam yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli
Gözlerin içimde durmayalı.
Dokunmayalı sıcaklığına karnının
Tam yüzyıldır bekler beni bu şehirde bir kadın
Aynı daldaydık
Aynı daldaydık
Aynı daldan düştük ayrıldık
Aramızda yüzyıllık zaman Yol yüzyıllık.


AYRILIĞIN HEDİYESİ


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım tenhasında...
Gecenin avutulmamış ben.

Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç boynunun
kolyesi olsun
Buda benim sana
ayrılırken hediyem olsun.

Soytarılık etmeden
güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden
doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine
sezebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu
ara sıra biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir
yargılayıp asıyorum
Bu son olsun, son olsun."

Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
İşi gücü olanlar çoktan gitti
Bir ben kaldım voltasında gecenin
Hiç uyumamış ben.

Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç
boynun kolyesi olsun
Bu da benim sana
Ayrılırken hediyem olsun.

Kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
Beyninin içindekileri anlayabilmek ve
Yitirmeden yüzündeki anlık
tebessümü
Bütün saatleri öylece
Dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun
Artık sigarayı üç pakete
çıkarttım günde
Olsun gözüm olsun,
ne olacaksa olsun..."


BAŞIM BELADA


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Bugün düşünemeyeceğin kadar başım belada
Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
İler-tutar yani yok
Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte
Üstelik göğsümde yani tam şuramda
Kirli sakalıyla bir eşkıya gezinmekte

Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça

Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
İhanetin adı yok
Neylersin ki çember daralmakta
Şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim
Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta.

Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça


Başkaldırıyorum


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Cevap veriyorum
Eli böğründe analardan
Mahpuslardan ve acılardan
Çokça bahsediyorum
Çünkü başını kuma
Saklayanlardan tiksindim
Başkaldırıyorum.

Yine söylüyorum
Kırmızı rujlu sokakların
Aşağılık pazarlıkların
Adı anılmayacak benle
Bir çiçeğim halk ormanında fışkırdım
Başkaldırıyorum.

Ben bir bıçak ucuyum
Kavga vermiş halkına
Başkaldırıyorum işte/hey
Varın benim farkıma.

Yine söylüyorum;
Gözü bağlanmış korkulardan
Yasaklardan baskılardan
Asla irkilmiyorum
Çünkü kan emici yarasadan çıldırdım
Başkaldırıyorum.

Yemin ediyorum;
Üç kağıtçının pezevengin
Teslimiyetin ve milletin
Yolu uğramayacak bana
Bir dalgayım halk denizinde köpürdüm
Başkaldırıyorum.

Ben bir namlu ağzıyım
Omuz vermiş halkına
Başkaldırıyorum işte hey
Herkes varsın farkına.


BENİ VUR


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Bir ince pusudayım
Yolumun üstü engerek
Bir garip akşamdayım
Sırtımı gözler tüfek.

Ben senin sokağına
Ulaşamam, dardayım
O mazlum gözlerine
Bakamam, firardayım.

Oysa ben bu gece, yüreğim elimde
Sana bir sırrımı söyleyecektim
Şu mermi içimi delmeseydi eğer
Seni alıp götürecektim.

Beni vur... beni onlara verme
Külümü al, uzak yollara savur
Dağılsın dağlara, dağılsın bu sevdamız / öykümüz
Ama sen ağlama dur.

Bir ince pusudayım
Bu gece zehir zemberek
Bir yolun sonundayım
Sessizce tükenerek.

Ah, senin ellerine
Uzanamam, yerdeyim
O masum hayallere
Varamam ölmekteyim.


BİR ANKA KUŞU


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi
Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi
Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular
Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi.

Üşüştü birer birer çakallar üzerime,
Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime.
Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler,
Teşhis edilmek için savurdular önüne.

"Yeryüzündeki acıların
Hepsini, hepsini tattım
Heder oldum, ekmeğime tütün kattım
Beni milyon kere yaktılar üst üste
Bir Anka kuşu gibi anne
Kendimi külümden yarattım.”

Geceler tanır beni; konarım göçerim ben
Geceler tanır beni; kan damlar içerim ben
Anne, sen beni unut karanlığın bağrında
Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben.

Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi
Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi
Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı
Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi.

”Promethus' tüm, çiviyle çakılırken taşlara
Ciğerimi kartallara yedirdim
Spartaküs'tüm, köleliğin çığlığında
Aslanlara yem oldum, tükendim
Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum
Kerbela çölünde Hüseyin
Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan
Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu
Tanrılardan ateş çaldım
Yüzyıllarca tutuştum, üst üste yandım.
Bir Anka kuşu gibi anne, bir anka kuşu gibi
Kendimi külümden yarattım.”


BİR MİNİK KIZ ÇOCUĞU


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Ona her gün rastlardım,
kuyruğun bir ucunda
Bir minibüs parası, sımsıkı avucunda

Uykusuna doymamış, kırpışan gözleriyle
Anlarsa baktığımı, başı inerde öne.

Bildiğim kadarıyla ölmüş anne babası
Okulundan koparıp işe koymuş ablası

Ne rüyalar görürdü kim bilir yol boyunca
Hep gülümserdi yüzü ansızın uyanınca.

Bir minik kız çocuğu, saçları darmadağın
Yollarda yalın ayak üşür.. üşür... üşür elleri...

Meraklandım bir kaç gün
durakta görmeyince
Tanıyanlar söyledi inanmadım ilk önce.

Dalmış bir gün rüyaya mavi önlük içinde
Fabrika değil sanki, bir okul bahçesinde.

İşte o an dişliler kapmış iki elini
Böyle ödemiş yavrum rüyanın bedelini.

Tebessüm donup kalmış ağzının kenarında
Solu vermiş minik kız henüz ilk baharında.

Bir minik kız çocuğu, bir minik kuş yüreği
Ölümün kucağında üşür... üşür... üşür elleri...


BİR ACAYİP ADAM


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi susar akşam oldu mu
Bir cebinde das Kapital
Bir cebinde das Kapital
Bir cebinde kenevir tohumu
Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi benim canım ciğerim.

Fırtınadan arta kalmış bir teknede
Tevekkül içinde, görkemli sakalı
Ve iğreti parkasıyla
Gizlediği macerasıyla
Bir acayip adam yaşardı
Akşamları susardı
Ben konuşsam kızardı
Bir sürgün kasabasıydı
Bir eski zamandı, Hazirandı
Çocuktum evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Küçücük bir koydu sığdı
Burayı keşfeden belki oydu
Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
İçim anneyle dolardı ağlardım
Suphi şöyle bir göz atardı
Gizli bir Cigara sarardı ağlardı
Sonra barışırdık ben flüt çalardım
Cigara sönerdi ağlardık
Nerden geldiğini bilmezdim
Kimsesizdi belki kimliksizdi
Onun macerası onu ilgilendirirdi
Kimseye ilişmezdi
Bir şeylere küfrederdi hep
Tedirgin bir balık gibi uyurdu
Bazen kaybolurdu arardım
Yağmurun altında dururdu
Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu
Hergün okurdu ben bir şey anlamazdım
Kapağını seyreder duymazdım
Sakallı bir resimdi kimdi
Ne kadar mütebbessimdi
Sordum bir gün Suphi’ ye
Söylediklerini niye anlamıyorum diye;
Bildiklerini, dedi, yüzleştir hayatla
Ve sınamaktan korkma,
Doğruyla yanlışı o zaman ayıra bilirsin
Ve onu anlayabilirsin
Sonra gülerdi
Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi
Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı
Ben konuşsam kızardı tekneye martılar konardı
Yüreğim Suphi’ ye yanardı ağlardım
Suphi denize tükürürdü gökyüzünü tarardı ağlardı
Sonra barışırdık ben flüt çalardım
Yıldız kayardı ağlardık.”

Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi susar akşam oldu mu
Bir cebinde das Kapital
Bir cebinde das Kapital
Bir cebinde kenevir tohumu
Suphi Suphi bir acayip adam
Suphi Suphi benim canım ciğerim.

Bir sürgün kasabasıydı
Bir eski zamandı hazirandı
Çocuktum evden kaçmıştım
Gelip ona sığınmıştım
Bir gün aksilik oldu annem beni buldu
Suphi kaçıp kayboldu
Kasaba çalkalandı olay oldu
Ben sustum kanım dondu
Polisler onu bulduğunda tekti felaketti
Herkes meydanda birikti
Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
Ansızın dönüp bana baktı,
Anladın mı, dedi
Anladım dedim, anladım
Ve o günden sonra;
Hiç bir zaman, hiç bir yerde, hiç ağlamadım...”


BİR VEDA HAVASI


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Vakit tamam seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan kanmadım sevgiye.

Korkulu geceleri sayar gibi
Birdenbire bir yıldız kayar gibi
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.

Aşksa bitti gül ise hiç dermedik
Bul kendine kuytularda hadi dal
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal.

Vakit tamam seni terk ediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklığı
İncinen bir hayatın yarasıdır.

Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
Kan tarlası gelincik şafağında.

Ölümse korktun savaşsa hep kaçtın
Vur kendini korkularda hadi al
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
Sen bir suydun sen bir ilaçtın
Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal
Hoşçakal canımın içi, hoşça kal...


BİRAZDAN KUDURUR DENİZ


Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya


Birazdan kudurur deniz
Birazdan dalgaların sırtından
Üst üste fışkıran rüzgarlar
Bir intikam gibi saldırınca üstüne.
Yüzüne şarkılar çarpar,
yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
Sen artık, sen artık buralarda duramazsın.

Artık sazın bağrı mı olur
Kimsenin bilmediği bir ağrı mı
Gider kendine gömülürsün
Yoksa bu şehir bu sokaklar
Seni alır kullanır seni alır kullanır
Santim santim çürürsün."

Bazen bir uçurum kalır
Bazen de martıların ardından
Velvele koparan bir leş kalır
Bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
Sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
Sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
Şimdi bir yeni sevda mı olur
Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
Tutar sıfırdan başlarsın
Yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
Seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
Dirhem dirhem azalırsın."


BİZ ÜÇ KİŞİYDİK
 
Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya
 
Biz üç kişiydik; Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara
Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek.

El tetikte kulak kirişte ve sırtımız toprağa emanet
Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi
Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık
Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık.

Gece uçurum boylarında, uzak çakal sesleri
Yüzümüze, ekmeğimize, türkümüze çarpar geçerdi
Göğsüne kekik sürerdi Nazlıcan, tüterdi buram buram
Gizlice ona bakardık, yüreğimiz göçerdi.

Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan' ı,
Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.
Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,
Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...

Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı
Nazlıcan saçları fırtınayla taralı
Sen de böyle gider miydin yıldızlar ülkesine
Oy Nazlıcan... oy can evinden yaralı.

Nazlıcan serin yayla çiçeği
Nazlıcan deli dolu heyecan
Göğsümde bir sevda kelebeği
Nazlıcan ah Nazlıcan...

Artık yenilmiş ordular kadar eziktik, sahipsizdik
Geçip gittik, parka ve yürek paramparça
Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,
Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda.

Bedirhan'ı bir gedikte sırtından vurdular
Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları
Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca
Titredi ve iki yana düştü kolları.

Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını
Devrilmiş bir ağaçtı ay ışığında gövdesi
Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine
Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi.

Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,
Birazdan ateşi karıştırıp bir Cigara saracaktı
Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah
O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı.

Ey Bedirhan; katran gecelerin heyulası,
Ey Bedirhan; kancık pusuların belası
Sen de böyle bitecek adam mıydın, konuşsana...
Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası.

Bedirhan mor dağların kaçağı
Bedirhan mavi gözleri şahan
Zulamda suskun gece bıçağı
Bedirhan ah Bedirhan.

Biz üç kişiydik
Üç intihar çiçeği
Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Suphi

BİZE KALAN
 
Söz : Yusuf Hayaloğlu
Müzik : Ahmet Kaya
 
Bize kalan
İnsanlığa bırakmak istedidiğimiz değildi
Binlerce fidan ektik halkın çölüne
Su vermediler eğildi."

Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
Kızaran yanakları öpmelere utandık
Sonra suç olmak girdi araya

Bizim eskiden umutlarımız vardı
Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
Sonra yanılmak girdi araya

Bize kir bize pas
Bize tortusu kaldı
Dostlar tükenip düştüler
Yok olma korkusu kaldı

Bizim eskiden gülüşlerimiz vardı
Kırılan yüreklere öylesine dağıttık
Sonra ağlamak girdi araya

Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
Tutuşan dağların seherine yar olduk
Sonra vurulmak girdi araya

Bize kir bize pas
Bize tortusu kaldı
Dostlar tükenip düştüler
Yok olma korkusu kaldı.


BÖYLE BİR SEVMEK


Söz : Attila İlhan
Müzik : Ahmet Kaya


Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hala ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı, belki bir şiir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kim bilir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

Son Güncelleme ( Salı, 29 Nisan 2008 )
 
< Önceki   Sonraki >
http://www.aycom.de
http://www.aycom.de 
      Erdal Erdoğan
Sizinde bir web sayfanız olsun
istiyorsanız Altta ki lingi tıklayın
http://www.internetsayfam.de/
 
Loading...
Webdesign by Webmedie.dk Webdesign by Webmedie.dk